Hello Afrika Yolculuğunun 3. Ayında Neler Yaşandı?
Hello Afrika yolculuğumuzun son ayının tamamı gezimizin son ülkesi olan Güney Afrika’da geçti. Ülkeyi kuzeyinden güneyine sahil şeridinden takip ettiğimiz için yolumuz uzadı. Ayrıca güzellikleri karşısında ilerleyemeyip, her gördüğümüz yerde durduğumuz için de oldukça uzun bir zaman geçirdik 🙂
Yolculuğun ilk iki ayında neler yaşandığını merak ediyorsanız Afrika yolculuğumuzun ilk ayında neler yaşandı? ve Afrika yolculuğumuzun 2. ayında neler yaşandıı? başlıklı yazılarımdan okuyabilirsiniz.
Güney Afrika
Güney Afrika’ya geçtikten sonra “Afrika” birden bire değişti. Son derece iyi yollar, büyük ve modern şehirler, herkesin kurallara uyduğu bir trafik, büyük alışveriş merkezleri… Afrika’dan çok Avrupa gibiydik. Afrika’daki 8.ülkemizdi burası, ancak başka bir Afrikaydı burası.
Güney Afrika’ya çok fazla motosikletli ya da sırtçantalı gezgin geldiği için Backpakerslar için farklı bir otel sistemi gelişmiş. Çok da güzel olmuş. Guesthouse dedikleri bu yerler tam bir ev ortamı gibiler. Ortak bir salonu, mutfağı bulunuyor. Çok kişili odaların yanında tek odalarıda bulunan hostel-otel karışımı diyebiliriz bunlara… Son derece organize, sistemli ve gezginler için herşey düşünülmüş buralarda.
Johannesburg’a ulaştığımızda motosikletlerimizi ciddi bir bakıma soktuk. Yol boyunca patlayan amartisörler, inen lastikler ne varsa hallettik. Artık Güney Afrika’yı gezmeye hazırdık.
Doğa Güney Afrika’ya çok cömert davranmış. İki yanı iki okyanusa bakıyor, arkasında dağlar, binbir çeşit bitki, kuş, her türlü hayvan… İstemediğiniz kadar aktivite. Biz de hangisinden başlayacağımızı şaşırdık 🙂
Önce supertube olarak bilinen iri dalgaları ile en ünlü sörf merkezi Jeffreys Bay’a, sonra da dünyanın en yüksek bungee jumping noktasından aşağıya attık kendimizi. 1.000 yaşında bir çınarı ziyaret ettik. Neler görmüştür kimbilir? Tsitsikamma National Park’ına vardığımız da yol boyunca gördüğümüz bütün güzel manzaraları unuttuk. Dünyanın en büyük kuş kafesinde kuşlarla öpüştük.
Kuşlardan sonra sırada maymunlar vardı, Monkeyland’da çeşit çeşit maymunu izledik. Halka kuyruklu Lemur’dan Meerkat’e kadar her türlüsü.. Maymunlardan sonra Kenya’da uzaktan gördüğümüz pisicikleri yakından görme fırsatı bulduk.
Dünya ne kadar küçük bu gezide çok iyi anladım. Seyahate çıkmadan aylar önce Afrika kıtasında tam bir tur atan Tenere’li ve Belçika’lı bir adam ile konuşmuştuk. Kendisi daha yeni başlamıştı ve Fas’daydı. Normalde batıdan Cape Town’a kadar inmeyi planlamış fakat yoldayken işinden kovulunca yapmışken doğudan da geri çıkayım demiş. Kendisinden Tenere hakkında ve yolculuk hakkında bilgiler almıştım. (son konuşmamızdan 5 ay sonra) 2 gün önce Pletternberg’e girdiğimizde arkamızdan koşarak bir motorcu geldi nereye gidiyorsunuz ben burada kalıyorum çok ucuz, iki laflarız beraber kalalım diyince olur dedik. 2 gün beraber gezdik, yol yaptık. Sonradan anladık ki meğer benim 4 ay önce konuştuğum adammış. “YOK ARTIK!” oldu tepkimiz.
Dedim ya, doğa çok cömert. Doğal her türlü oluşum var, Cango Mağaraları da bunlardan biri. Bazıları 4.500 milyon yıl öncesine dayanan dünyanın en büyük dikit taş oluşumlarına sahiplermiş. Bu mağaralar zinciri birçok tünel ve odalardan oluşuyormuş. Fakat ne yazık ki sadece 4 km’lik bir alanı ziyarete açıkmış.
Güney Afrika’nın 2 meşhur gezi rotası var: Garden Route ve Route 62. Biz her ikisini de gezdik. Route 62 şarap yolu olarak da bilinir ve Güney Afrika’nın turistik rotalarından biridir. Yükselen kayalıklar, dağlar, berrak dereler, ağaçlar ve yerli bitki örtüsü ile birlikte muhteşem manzaralar sunar. Dünyanın en uzun şarap yollarından biridir. Biz de bu güzellikleri kaçırmadık elbette.
Dünyanın en güney ucuna kadar gittik. Afrika’nın bir ucundan girdik, öbür ucundan Agulhas’dan çıktık, hakkını verdik diyebiliriz 🙂 Dünyanın en iyi balina izleme noktalarından biri olan Hermanus’a gittik. Uzaktan da olsa balinalara el salladık. Betty’s Bay penguen sahilinde penguenlerin komik yürüyüşlerini gördük.
Rotamızın son noktası CapeTown idi. Masa dağı, Ümit burnu… Güney Afrika’da görmeye değer çok fazla yer var. Motosikletlerimizi gemiye yükledik, 1 hafta kadar onun organizasyonu ile uğraşırken Cape Town ve çevresini dolaştık. Afrika yolcuğumuzun başında Sudan’da beraber seyahat ettiğimiz İngiliz çiftle burada tekrar buluştuk. Bizi bu sefer evimize uğurladılar. Yol boyunca bize destek veren ve Cape Town’da yaşayan Atilla Kurt ile birlikte sörf yaptık.
98. günümüzde uçağa binip İstanbul’a cebimize doldurduğumuz binlerce anıyla birlikte geri döndük. Motosikletlerimiz 17.000’den fazla kilometre yapmış, neredeyse bütün elektronik aletlerimiz arızalanmış, hayatımız boyunca hayalini bile kurmayacağımız yerler görmüş ve varlıklarından hiç haberimiz olmayan mutlu insanlarla tanıştık. Bedenimiz belki 5 yaş yaşlandı ama ruhlarımız gençleşti… Dünyaya artık yola çıktığımız gibi bakmayacaktık… Çok umutsuzluğu düştüğümüz anlar olduğu gibi, hayatımın en güzel günü diyeceğimiz günler de yaşadık… Bu gezi hayatın ta kendisiydi…
Seyahatimiz boyunca bizi Facebook sayfamızdan an be an takip eden binlerce kişi oldu. Her dakika yorumları ile en kötü hissettiğimiz zamanlarda bize güç verdiler. Döner dönmez bir Hello Afrika Welcome partisi verdik. 200’e yakın arkadaşımız, takipçimiz bize “hoşgeldiniz” demek için oradaydı. Sandığımızdan çok daha yakından bizi takip etmişler, bütün geziyi bizimle yaşamışlardı.
HAYAT KISA, YOLA ÇIKIN!
Banu Öztürk
Muhteşem bir gezi olmuş .Güney Afrika’nın bu kadar güzel olduğunu bilmezdim:( Gidip göresim geldi.
Serkan Sogut
Kesinlikle görülmesi gereken bir çoğrafya, ayrıca insanları, kültürleri de çok farklı. İnsan dünyaya farklı bir açıdan bakmayı öğreniyor oralarda…
saffet
merhaba abı bır tışortunde ben ıstıyorum abım varsa yoksa sorun deyıl abı
saffet