Afrika’da Sıradan Bir Gün

Gerçekte yolun olmadığı bir yerde olduğunuzu hayal edin, etrafınızda referans alabileceğiniz hiç bir şeyin olmadığını, hatta daire bile çizseniz farkında olamacağınız kadar düz ve uçsuz bucaksız bir boşlukta olduğunuzu düşünün.

Teknoloji mi? Günlerdir elektrik yok, baz istasyonu yok, sinyal yok, internet yok 🙂 Aslında bunların hiç birisi umurunuzda da değil, tek derdiniz önceden çalışıp koordinatlarını bulduğunuz vahalara ulaşmak. Evet vaha; hani filmlerde gördüğümüz çölün ortasında onlarca palmiye ile süslü su kaynakları. Çünkü 40 derece sıcaklıkta yaşamak için suya ihtiyacınız var!

Afrika’da bulunduğumuz zaman telefonlarda offline harita özellikleri de yoktu. Gerçi yol ve yerleşim yeri olmadığı için GPS’ten tek görebildiğiniz Afrika ortasında bir yerde olduğunuz. Gidebileceğiniz en yakın köy yine koordinatlarını bildiğiniz ama GPS’ten baktığınızda kocaman bir boşluk üzerinde sadece iki nokta görebileceğiniz bir yerde. Noktalardan biri siz, diğeri ise köy 🙂 Artık güney, kuzey, doğu ve batı yönünüze bakarak o ikinci noktaya ulaşacaksınız. Direk ulaşmaya çalışmayın! Suya ihtiyacınız var, onun için vahaları da planın içine almanız gerekiyor. Yolu çok uzatamazsınız da çünkü benzin ve yiyecek sınırlı. Önce Güney batı yönünde yaklaşık 200km gidip tam güneye dönerek Turkana gölüne kadar süreceksiniz, sonra güney doğu yönünde Nord Horr köyüne ulaşana kadar devam edeceksiniz. Tabii akşamları yatacak güvenli bir yer de bulmanız gerekiyor. Etrafınızda farklı kabilelerin yaşadığı küçük köylerin de olduğunu, mola verdiğiniz yerlerde ellerinde mızrakları ve okları ile gelip yanınıza oturduğunu, geceleri çadırın etrafında dolanıp konuştuklarını da hayalinize eklemeyi unutmayın… 🙂

Artık bu fotoğraftaki durumumuzu hayal ettiğinizi düşünerek tam olarak o anı anlatıyorum; yerde nereye gittiğini bilmediğiniz araç izlerini takip ediyorduk, çünkü “eğer buradan araç geçmişse doğru yoldayız…” diye düşünüyorduk. Hani biz günlerdir hiç geçen araç görmedik ama olsun bir güven işte insanın içini ısıtıyor 🙂 Sonra bir an geliyor, hiç bir sebep ve işaret yokken araç çizgileri ikiye ayrılıyor. “Ha s… şimdi ne b.. yiyeceğiz” diye geleneksel küfürümüzü ettikten sonra ileri çizgilere bakıp tartışmaya başlıyoruz. “Şimdi durduk yere neden ayrıldı ki bunlar, dümdüz çöl işte!” diye isyanımız devam ediyor. Çizgilere bakıyoruz ufukta iyice birbirinden uzaklaşarak devam ediyor.

Ne yalan söyleyim hangi yöne devam ettiğimizi hatırlamıyorum ama sanırım doğru yönmüş ki gideceğimiz yere günler sonra ulaştık. Kim bilir belki öbür yönde farklı maceralar bizi bekliyordu ya da daha kısaydı.

TAGS